Eski Türkçede “Allahaısmarladık” Ne Demek? Eğitimsel Bir Bakış Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü: Geçmişten Günümüze Bir Kelimenin İzinde Bir eğitimci olarak, öğrenmenin sadece bilgi aktarımından ibaret olmadığını, aynı zamanda kültürün, değerlerin ve geçmişin insan üzerindeki dönüştürücü etkisini barındırdığını sıkça düşünürüm. Öğrenmek, yalnızca bireysel bir gelişim değil, toplumsal bir bağ kurma sürecidir. Eski Türkçede kullanılan “Allahaısmarladık” gibi kelimeler, yalnızca bir dilsel ifade değil, bir kültürün, bir dönemin ve bir anlayışın da yansımasıdır. Bu kelimeyi anlamak, aynı zamanda dil, eğitim ve toplumsal değerlerin nasıl evrildiğini, bireylerin sosyal hayatta nasıl bir yer edindiğini anlamamıza yardımcı olabilir. Peki, “Allahaısmarladık” ne demek ve bu kelimenin eğitimsel açıdan…
Yorum BırakGeçmişin Hikaye Günlüğü Yazılar
Laf Ebeliği Yapmak Ne Demek? Erkeklerin ve Kadınların Farklı Bakış Açılarıyla İnceleyelim Bazen birisinin laf ebeliği yaptığını duyarız; kimisi bunu eğlenceli bir zeka işareti olarak görürken, kimisi sadece vakit kaybı olarak nitelendirir. Peki, laf ebeliği yapmak ne demek? Neden bazen bu davranışlar takdir edilirken, bazen de sıkıcı bulunur? Bugün bu ifadeyi hem erkeklerin daha objektif ve veri odaklı bakış açılarıyla, hem de kadınların duygusal ve toplumsal perspektiflerinden inceleyeceğiz. Kısacası, laf ebeliği yapmanın arkasındaki dinamikleri anlamaya çalışacağız. Hadi, gelin bu konuda derinlemesine bir keşfe çıkalım! — Laf Ebeliği Yapmak: Temel Tanım “Laf ebeliği yapmak” deyimi, genellikle gereksiz yere konuşmak, lafı uzatmak…
Yorum BırakBahsederken Nasıl Yazılır? Felsefi Bir Bakış Açısı Dil, insanın düşünsel dünyasını dışa vurma aracıdır. Her kelime, her cümle, arkasında bir anlam ve değer taşır. Bu anlamın doğru ve etkili bir şekilde aktarılması, yalnızca dilin kurallarına değil, aynı zamanda epistemoloji, etik ve ontoloji gibi felsefi boyutlara da bağlıdır. Peki, ‘bahsederken nasıl yazılır?’ sorusunun cevabı, bu felsefi perspektiflerde nasıl şekillenir? Gelin, bu soruyu derinlemesine keşfe çıkalım. Epistemolojik Perspektif: Bilgi ve Dil Epistemoloji, bilginin doğasını, sınırlarını ve doğruluğunu sorgulayan bir felsefe dalıdır. Bir konuya bahsetmek, yalnızca bir görüşün dile getirilmesinden ibaret değildir. Aynı zamanda, bu görüşün doğruluğunu ve güvenilirliğini tartışmak anlamına gelir. Peki,…
Yorum BırakAristoteles Dünya İçin Ne Demiş? Edebiyat Perspektifinden Bir İnceleme Kelimenin Gücü ve Anlatının Dönüştürücü Etkisi Edebiyat, kelimelerle şekillenen bir dünyadır. Her bir sözcük, bir anlam taşırken aynı zamanda derin bir duygu, bir düşünce ya da bir çağrışımı da beraberinde getirir. Kelimeler, anlatıların gücüne dönüşür ve bu gücün insan zihninde açtığı kapılar, dünyaya dair tüm algılarımızı dönüştürebilir. Anlatılar, sadece öyküler değildir; bir düşünürün sözleri, bir karakterin içsel yolculuğu ya da bir filozofun bakış açısı, kelimelerle kurulan evrenin izlerini sürmemizi sağlar. Aristoteles’in düşünceleri, tarih boyunca edebiyatçıları etkilemiş, onun evrene dair bakış açısı, birçok yazara ve düşünceye ilham kaynağı olmuştur. Felsefeyle iç içe…
Yorum BırakAdaletin Özü Nedir? Felsefi Bir İnceleme Filozofların Gözünden Adalet Adalet, insanlık tarihinin en eski ve en derin felsefi kavramlarından biridir. Binlerce yıl boyunca filozoflar, adaletin doğasını, sınırlarını ve toplumdaki rolünü sorgulamışlardır. Her biri, insan doğasına, toplum düzenine ve bireysel haklara dair farklı bakış açıları geliştirmiştir. Peki, adaletin özü nedir? Bu kavram yalnızca toplumsal bir düzeni sağlamak için mi vardır, yoksa daha derin, evrensel bir anlam taşıyan bir ilkedir? Felsefi bir bakış açısıyla, adaletin özünü anlamak, yalnızca adil bir toplum yaratma çabasıyla sınırlı değildir; bu aynı zamanda insanın ahlaki doğası, toplumsal bağları ve varlık anlayışıyla da doğrudan ilişkilidir. Bugün, adaletin ne…
Yorum Bırak1’den Fazla Evren Var mı? Felsefi Bir Perspektiften İnceleme Evren, insanlığın en eski sorularından birine ev sahipliği yapar: “Nereden geliyoruz ve bu sonsuzluğun içinde yalnız mıyız?” Modern bilim, bu soruya ışık tutarken, felsefe ve metafizik de bu soruları sürekli olarak sorgular. Geleneksel düşünce sistemlerinde, evren yalnızca bir tane olarak kabul edilirdi, ancak günümüzde çoklu evrenler kavramı –veya “multiverse”– gittikçe daha fazla dikkat çekmektedir. Peki, gerçekten birden fazla evren var mı? Eğer varsa, bu ne anlama gelir? Evrenlerin varlığı, etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerinden nasıl değerlendirilebilir? Bu yazıda, bu soruları felsefi bir çerçevede ele alacağız. Ontolojik Bakış Açısı: Evrenin Doğası Ontoloji,…
Yorum BırakÖğrenmenin Dönüştürücü Gücü: Eğitimde Derinleşen Etkiler ve “0850 804 44 44 Kim?” Sorusu Giriş: Eğitimci Olarak Öğrenmenin Gücünü Keşfetmek Eğitim, yalnızca bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bireylerin zihinsel, duygusal ve toplumsal gelişimlerini şekillendiren güçlü bir araçtır. Öğrenme süreci, her bireyin benzersiz bir şekilde dünyayı anlama biçimini yaratır ve bu da toplumları dönüştüren temel unsurlardan biridir. Bir eğitimci olarak, öğrencilerimin ne öğrendikleri kadar nasıl öğrendikleriyle de ilgileniyorum. Çünkü her öğrenme deneyimi, bir kişinin dünya görüşünü değiştirir, yaşamını dönüştürür ve topluma olan katkısını şekillendirir. Bugün, eğitimde öğrenme teorilerinin, pedagojik yöntemlerin ve bireysel/toplumsal etkilerin nasıl birleştiği üzerine konuşacağız. Ayrıca, “0850 804 44…
Yorum BırakŞeriat Kanunları Nelerdir? İslam hukukunun temelini oluşturan ve Arapça’da “yol, doğru düzen” anlamına gelen şerîʿat (şeriat) kavramı, dinî metinlerden yola çıkarak bireylerin ve toplumun yaşamını düzenlemeyi amaçlayan yazısız ve yazılı kurallar bütünü olarak anlaşılır. [1] Bu kanunlar, klasik İslam hukukunda (fıkıh) hem ibadetler (ʿibâdât) hem de muâmalât (toplumsal ilişkiler) sahalarını kapsar. [1] Aşağıda hem tarihî arka planı hem günümüz akademik tartışmalarını ele alarak şeriat kanunlarının ne olduğu, kaynakları ve uygulanma biçimleri üzerinde durulacaktır. Tarihsel Arka Plan İslam’da şeriatın oluşumu, ilk olarak Kur’ân ve Muhammad’ın sünnetine (gelenek, söz ve uygulamaları) dayanır. [2] Bu dönemde Hazret Muhammed’den sonraki sahâbe ve tabiîn dönemlerinde hukukî meseleler…
Yorum Bırakİstavrit Çok Kılçıklı Mı? Bir Antropolojik Bakış Giriş: Kültürlerin Çeşitliliğini Merak Eden Bir Antropologun Daveti Dünyanın dört bir yanındaki kültürler, yiyecekleri yalnızca bedensel ihtiyaçları karşılamak için değil, aynı zamanda toplumsal bağları güçlendiren, kimlikleri inşa eden ve ritüelleri canlı tutan unsurlar olarak kabul ederler. Gıda, birçok kültürde bir anlam taşıyan, sembollerle dolu bir iletişim aracıdır. İstavrit gibi balıklar, bu bağlamda ilginç bir örnek sunar. Kültürümüzde istavritin çok kılçıklı olduğu düşüncesi, yalnızca bir biyolojik gözlemin ötesinde, kültürel algılarla şekillenen bir fenomene dönüşür. Bir antropolog olarak, istavritin kılçıklı yapısının, bir yandan günlük hayatı ve yemek kültürünü nasıl şekillendirdiğini, bir yandan da toplumsal yapıları…
Yorum Bırakİpsiz Recep Çepni Mi? Edebiyatın Derinliklerinde Bir Kimlik Arayışı Edebiyat, yalnızca kelimelerden oluşmaz; kelimeler, bir dünyayı şekillendiren, düşünceleri somutlaştıran ve insan ruhunun derinliklerine inen araçlardır. Bir edebiyatçı olarak, metinlere baktığımda, her bir kelimenin taşıdığı derin anlamı, her bir karakterin içsel yolculuğunu ve metinlerin yaratıcı gücünü keşfetmek isterim. Bugün, İpsiz Recep adlı eserin karakteri üzerinden bir kimlik arayışına dair bir soruyu ele alacağız: İpsiz Recep Çepni mi? Recep, Rıfat Ilgaz’ın kaleminden çıkan ve toplumsal yapıyı, bireysel varoluşu sorgulayan bir figürdür. Ancak, Recep’in kökeni ve kimliği hakkında yapılan spekülasyonlar, onun içsel yolculuğunu ve metnin toplumsal bağlamını daha da ilginç kılar. İpsiz Recep…
Yorum Bırak