İçeriğe geç

Temenna ne için yapılır ?

Temenna Ne İçin Yapılır? Sessiz Bir Selamın Hikâyesi

Bugün sana bir hikâye anlatmak istiyorum; içinde bir meydan, bir düğün alayı, suskun bir selam ve kalbe doğru eğilen başların sıcaklığı var. Hani bazı anlar vardır, sözcükler yorulur da bir tek hareket her şeyi anlatır ya… İşte temenna tam da böyle bir anın dili. Haydi gel, birlikte o meydanın kenarına oturalım; göz göze, kalp kalbe bir hikâyeye karışalım.

Temennanım: Başın Öne Eğildiği, Kalbin Yükseldiği Yer

Yaz sonuydu. Kasabanın taş döşeli meydanında düğün için insanlar toplanmış, sazlar akordu biter bitmez sevinç dalga dalga yayılmıştı. O kalabalığın içinde iki kişi vardı; biri düşüncelerinde yollar çizen, adımları planlayan Mert; diğeri kalpleri dinlemeyi bilen, duyguların ritmini okuyabilen Zeynep. İkisi de düğüne gelmiş, ikisi de birbirinden habersiz, ama aynı sorunun kenarına kurulmuştu: “Temenna ne için yapılır?” Sahi, neydi bu başı hafifçe öne eğiş, elin kalbe konuluşu, gözlerin yerde yakaladığı tevazu çizgisi?

Meydanın bir köşesinde, gelin ile damadın yolunu açmak için yürüyen yaşlı bir dede belirdi. Adımları ağırdı ama belli ki hafızasında yüzyılların nezaketi vardı. Tam o sırada kalabalık arasından çocuklar koştu, telaşla bir vazoyu devirdiler; cam kırıkları güneşi kırıp gökyüzüne serpildi. Bir an sessizlik oldu; sonra fısıltılar…

Mert, koşarak geldi. “Buradan geniş bir çember yapalım,” dedi kalabalığa. “Çocuklar diğer taraftan dolaşsın, yerdeki parçaları kimse çiğnemesin. İki kişi kenardan süpürsün, biri de su getirsin; tozu bağlayalım.” Adımları ölçülü, sözleri planlıydı; çözüm bulduğu her cümlede meydanın karmaşası biraz daha düzenleniyordu.

Zeynep ise çocukların yanına eğildi. “Korkmayın,” dedi yumuşacık bir sesle. “Kırılan şey cam, ama kalbiniz değil. Bir yanlış, özür ve dikkatle tamir olur.” Çocukların gözlerine baktı, sonra kalabalığa döndü: “Birimiz de çocukları kenara alıp serin su içirelim; ürkmesinler.” Onun dokunuşu, duyguları yerine koyan bir merhem gibi dağılmayı durdurdu.

Tam o anda, yaşlı dede sessizce kalabalığın ortasında durdu. Eline yakınındaki süpürgeyi aldı, bir adım geri çekildi ve temenna yaptı: avuç içi göğsüne değdi, başı hafifçe öne eğildi, nefesini alırken sanki geçmişin bütün nezaketini içine çekti. Ne bağırdı, ne çağırdı; yalnızca o kadim selamla, “Ben buradayım, ben razıyım, ben müteşekkirim,” dedi. Kalabalık sustu. Mert, planlarını kısa bir es vererek cebe koydu; Zeynep, çocuklara sarıldığı kollarını usulca bıraktı. Meydan, bir selamın etrafında yeniden kuruldu.

Hikâyenin Kalbi: Temennanım Ne Söyler?

Dedenin basit ama güçlü hareketi her birimize şu cümleyi fısıldıyordu: “Temenna, benliğin taşkınlığını geri çağırır; karşındakini onurlandırır, teşekkür eder, izin ister.” Düğünlerde gelinin yolunu açmak için yapılır; sema kapısında kalbin kilidini çevirmek için yapılır; gündelik karşılaşmalarda “Seni görüyorum ve kıymet veriyorum” demek için yapılır. Kimi yerde misafire hürmettir, kimi yerde hataya tevazu, kimi yerde ise vefanın sessiz imzası…

Mert, dede temenna yapınca kendi içinde bir şeyin yer değiştirdiğini hissetti. Strateji ve çözüm güzeldi; ama asıl çözüm belki de kalabalığın kalbinde saklıydı. Bir adım geri çekilip temenna etti o da; “Bu anın sahibi sevinçtir,” der gibiydi.

Zeynep, göz ucuyla çocuklara baktı; onların yüzlerinde korkunun yerini merak almıştı. O da temenna etti: “Hepimiz yanılabiliriz; ama incelikle eğildiğimizde, kimse kırılmaz,” diyordu.

Eril Plan, Dişil Merhamet: İki Yolun Aynı Kalpte Buluşması

Mert’in yaklaşımı çözüm odaklı ve stratejikti; kırığı nasıl toplayacağını, kalabalığı nasıl yönlendireceğini bilir. Zeynep’in yaklaşımı empatik ve ilişkiseldi; kırgınlığı nasıl onaracağını, çocukların gözündeki korkuyu nasıl söndüreceğini hisseder. İkisi de haklıydı; ama ikisinin buluştuğu yer, temennanın sessiz öğüdüydü: “Önce kalbe, sonra işe.”

Temenna, işte tam burada iki yolu birleştirir. Önce kalbine konan el, benliğe “Dur,” der; ardından eğilen baş, karşındakine “Senin değerini görüyorum,” der. Bu kısa ritüel, stratejinin sert çizgilerini yumuşatır; empatinin sınırlarını netleştirir. Böylece meydanda hem düzen kurulur hem gönüller onarılır.

Temennanım Sözlüğü: Saygı, Teşekkür, Tevazu

Saygı: Karşındakinin varlığını onurlandırmak.

Teşekkür: Hayata, ana, misafire ve paylaşılan sevince şükretmek.

Tevazu: Benliği küçültüp anlamı büyütmek; “öteki”ni kendine katmak.

İzin ve Rıza: Bir topluluğa, bir mekâna, bir ana dahil olurken sessiz bir kapı çalmak.

Bağ Kurma: Sözcükleri aşan bir ortak ritim bulmak; “Ben buradayım, seninle” demek.

Kasaba Meydanının Son Dersi

Güneş batıya eğilirken düğün alayı yeniden hareketlendi. Cam kırıkları toplanmış, çocuklar gülmeye başlamıştı. Dede, elini kalbine koyarak bir kez daha temenna yaptı. Mert yanında durdu; “Plan işe yaradı,” dedi hafif bir gülümsemeyle. Zeynep göz kırptı; “Kalpler de yerine geldi.”

O an anladılar: Temenna, hem aklın işini kolaylaştırır, hem kalbin sesini yükseltir. Çünkü temenna, önce içimizdeki gürültüyü susturur; sonra karşımızdakinin insanlığını yüceltir. Bir düğün, bir sema, bir karşılaşma… Nerede olursa olsun, temenna aslında hayata verilen küçük ama derin bir cevaptır: “Seni ciddiye alıyorum, sana teşekkür ediyorum, birlikteyiz.”

Yorumlarda Buluşalım: Senin Temennan Ne Söyler?

Belki senin de unutamadığın bir temenna anın vardır: bir büyüğün kapıyı açarken yaptığı ince selam, bir ustanın işine başlamadan önce kalbine koyduğu el, bir dostun veda ederken başını eğişi… Sence temenna ne için yapılır? Saygı mı der, minnet mi fısıldar, yoksa kalabalığın kalbine giden kısa bir yol mu çizer? Düşüncelerini, kendi hikâyeni, o “sessiz selam”ın sende bıraktığı izi yorumlarda paylaş. Belki de bugün, bir meydanın ortasında değil ama burada, birbirimize usulca temenna ederiz: Kalbime hoş geldin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money